Eski ile sorunu olan toplumlarda yeniye olan tecessüs bitimsiz ve tatminsizdir. Her yeni de çabucak tüketilir ve daha yeni aranır. Bu sorunu derinden ve genişçe yaşamış bir toplumun üyesiyiz. Bu anlamda pek şanslıyız(!) yani…

İşte şimdi de önümüzde bir yeni daha, “Yapay Zekâ.” Konu başlıklarına[1] bakarsanız onu da nasıl tüketeceğimiz görünüyor. Yapay zekâ değil de; karşımızda sanki uzaydan gene yeni bir tür varlık varmış gibi pek heyecanlıyız.

Yapay zekâ denilen şeyin insan tasarımı bir makine değil de bir ucube bir Frenkeştayn olacağı şimdiden belli gibidir. Zira insan zihni gene ifsat etmeye odaklıdır, çoğu kez olduğu gibi. İnsan kendi zekâsını ifsada odaklarsa yapay zekanın da ifsada odaklanacağı gayet açıktır.

Aslında burada ele alınan şeyi, Yapay Zekâdan çok “Zihin Modeli, Yapay Zihin” olarak isimlendirmek daha doğru olur. Zira zekâ, basitçe tanımlarsak, bir makinedir; işleyen bir düzenektir. Hafıza kapasitesine; hız ve işlem kabiliyetine tekabül eder. Ama zihin dediğimizde düşünen bir düzenek akla gelir. Düşünen, karar alan, tasarlayan ama aslında kendisi de tasarlanabilen bir düzenek.

Yapay zekâ denilen şey; Mekanik ve elektronik fiziksel bir yığından daha ziyade ona ilaveten büyük veri yığınıdır. Yani malzemesi gene insan ürünü, insan yaşamı, insan tahayyülüdür. Yapay zekânın yaptığı şey bu veri yığınının içinden modeller kullanarak sonuçlar üretmektir. Dijital elektroniğin ve matematiğin hıza dönüşmesiyle sonuçlar üretmek…

Sizin anlayacağınız bu veri yığını ve sonuç üretmek için kullanılan modellerin tasarımı sorunlu olunca sonuçların da sorunlu olacağı kesindir yani…

Buna göre adaleti yapay zekânın eline teslim ederseniz hızla sonuçlar üretirsiniz ama bir o kadar da hızlı zulüm üretebilirsiniz. İnsanı ve onun kendine mahsus sorunlarını yığın içinden her hangi bir özellik, hal, durum olarak indirgemiş olursunuz. İnsanı sürüleştirme sürecinin bir devamıyla karşı karşıyayız yani…

Daha önce yaşanmışlıklarımız bizi böyle karamsar yapıyor tabi. Karşımızda bir olgu daha var ki o da hayli büyük bir sorundur. İslam kimliği ile karşımızda olsalar da; modern delillerle, malzemelerle şekillenmiş zihin modelleri taşıyan insanımız azımsanmayacak kadar çoktur.

Bunlar güya İslam’ın modern yüzünü temsil etmiş oluyorlar. Güya geleneksel kültürün kadın bağlamındaki uygulamalarına karşı çıkıyor görünüyorlar. Oysa aynı geleneksel dindar camianın inanç ve amel boyutundaki diğer sapmalarına pek bir şey söyledikleri duyulmuyor. Hatta kendilerinin inanç ve amelleri de onlarınkinden farklı değil…

Sizin anlayacağınız; modern olanla dinin arasını eklemlemeci bir şekilde birleştirmek isteyen post-modern bir zihin var karşımızda. Bu zihin Kadına Şiddet, Hayvan Hakları gibi güncel problemlerde gerçekten sorunlu tutumlar aldılar yakın zamanda ve bunu hep beraber yaşadık. Hatta bu zihin halen cari olan yasalara da yansımış durumdadır. Ve bu yasaların sorun çözmeye fazla etki etmediği de bellidir.

Hayvan hakları bağlamında kısa zaman önce değiştirilmiş olan yasayı, bu yasadaki sorunlu maddeleri düşünün. Evcil hayvanların vahşi hayvanmış gibi tasarımlandığı ve/veya hayvan deyince sadece kedi köpek gibi hayvanlardan ibaretmiş gibi tasarımlandığı, hatta hayvanların mal olmaktan çıkarıldığı gibi savrulmaları düşünün…

Orhan Cesur

————————————-

[1] Yapay Zekâ Aşık Olabilir Mi?;  Yapay Zekanın Bilgi İşlem Gücü ve Yönetişimi ; Yapay Zekâ ve Etik ; YZ’nin Güvenli Bir Şekilde Benimsenmesi Hakkında Ne ve Nasıl Düşünmeli ;Yapay Zekâ Hukuk Uygulamalarını Nasıl Dönüştürecek? ; Etik Ufuklar: Yapay Zekânın Geleceğine Yön Vermek ; Konu: Yapay Zekâ ve Toplumsal Cinsiyet ; Konu: “Dijital Tehlikeler: Yapay Zeka, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet ve Küresel Eşitsizlikler”; Yapay Zekâ ve Geleceği Şekillendirmek

————————————-

Başlıklar böyle, KADEM’ in düzenlediği sempozyumda. KADEM olunca daha bir dikkat kesilmemiz gayet normal. “Toplumsal Cinsiyet,” “Kadına Yönelik Şiddet” ve “İstanbul Sözleşmesi” mevzularında aldığı sorunlu tutum beni bu konuda da işkillendiriyor doğrusu.