“Tarihselciliği cami avlusunda buldum, hoşuma gitti, evlat edindim…” diyen Mustafa Öztürk, Tarihselciliği Ömer Özsoy’dan devraldığını söyler. Tarihselcilik tartışmasının Fazlurraman ile başladığını ancak iyi sonuçlandırılamadığını ifade eder. Tarihselciliği delillendirmek için ileri sürülen yorumlardan dem vurur. Fakat ne gariptir ki ileri sürdüğü bu delillerde çok açık bir şekilde sırıtan tutarsızlıklar vardır ve kendisi işin kimi yönlerine tek laf etmez… İşte bunlar ele almak istiyorum.

  • Hz Ömer’in müellefe-i kulub hakkındaki uygulamasını örnek verir. Ömer, daha önceleri zekattan pay alan iki kişinin payını “ne ısınmadık kalbiniz varmış…” diyerek keser. M. Öztürk der ki, apaçık bir ayete rağmen Hz Ömer böyle yapıyor ve buna kimse bir şey demiyor. Tefsir kitaplarında bu bahis anlatılırken kimse Ömer’i tarihselcilikle suçlamıyor, bana gelince…” Yalnız M. Öztürk burada konunun şu kısmını hiç dile getirmiyor nedense: Ömer ilgili ayetin hükmünü mü kaldırıyor?… Yaptığı şey kendilerine zekattan uzun bir süre pay verilmesine rağmen bir yol almamış (kalbi ısınmamış) kişilerin payını kesmek.  Ölünceye kadar beslenecek değiller ya… Gerektiğinde onların payını keser başka kimselere zekattan pay verirsiniz… Bu zekat payına bir süre korsunuz… Veya ihtiyaç olup olmadığını gözetirsiniz… Yoksa ayetin hükmünü tamamen kaldırmak olarak yorumlanamaz… Kim bunu böyle yorumlar ve uygulama yaparsa hata yapar…

 

  • Nur 58:  “Siz ey imana erişenler! Meşru şekilde sahip olduğunuz kimseler, içinizden henüz ergenlik çağına varmamış olanlar, günün şu üç vaktinde, sabah namazından önce, gün ortasında soyunup dinlenmeye çekildiğiniz zaman ve yatsı namazından sonra yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler; bu üç vakit mahremiyetinizin korunmasız olabileceği vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda sizin için de, onlar için de bir sakınca yoktur. Allah mesajlarını size işte böyle açıklamaktadır: Çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle buyuran mutlak ve sınırsız bilgi Sahibidir!” Ayetini aktardıktan sonra Kurtubi tefsirinde geçen ve İbn-i Abbas’a dayandırılan şu yorumu aktarıyor: “kad zehebe hükmüha” bu ayetin hükmü düşmüştür. Vaktiyle Müslümanlar imkanlardan yoksunlardı. Odaları, kapıları vb. imkanları iyi değildi… Şimdi ise böyle değil… Fe lem era ahaden yağmalu zalik ba’du…”Ben de bu ayetle amel eden birisini görmedim… Diyesiymiş… Ve M. Öztürk diyor ki, ” Şimdi siz kendinize sorun, hanginiz bu ayetle amel etme ihtiyacı duyuyor. İşte Tarihselcilik, bu ayet o günkü Arap toplumunun sosyolojisine mahsustur ve bugün için uygulama gerekçesi kalmamıştır” diyor. Bugün bu ayete ihtiyaç olmadığını söylemek için ilahiyat eğitimi almış olmanız, hatta akademisyen olmanız gerekir herhalde. İğfal olmamış normal bir zihin bu ayetin bir adap düzenlemesi yaptığını ve söz konusu vakitlerde veya benzer durumlarda izin adabını düzenlemektedir ki bugün de buna elbette ihtiyaç vardır ve zaten uygulanmaktadır. Çocuklarımız odamıza girerken ya seslenirler veya kapıyı tıklatırlar… Bunu yapmayı biz öğretemediysek bu bizim ayıbımızdır… Ayrıca ayetin tek bu konuya matuf olduğunu da söyleyemeyiz. Bu ayet cariyelerle (genel olarak kölelik meselesi ile) ilgili de oldukça önemlidir.

 

  • Diğer bir ayet, Mumtehine 10: Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”  Bu ayetle ilgili olarak İmam Maturidi diyesiymiş ki: “İnsanların çoğunun amel etmediği hüküm düşmüştür.” Şimdi diyor M.Öztürk “ben söyleyince niye kızıyorsunuz…?” Tamam bunda hakkı var. Aynı şeyleri söyleyen eskilere de aynı tepki konmalıdır. Fakat benim gördüğüm şey şu: M. Öztürk’ün verdiği örnekler ve bunlar üzerinden yaptığı değerlendirmeler oldukça sığ değerlendirmelerdir. Konunun enine boyuna ele alınmadığını, çalakalem konuşulduğunu düşündürtmektedir… Özellikle izin istemeyle alakalı Nur 58 ayetini oldukça sığ ele aldığını ister istemez düşünüyorum… Üstelik bu ayetin sadece bu konuya münhasır olduğu da asla söylenemez… Mesela cariyelik/kölelik bağlamında da bu ayet önemlidir. Ebeveyn odalarına girerken izin istemeyi düzenleyen bir ayet için bugün bunun gerekçesi yok demek hayli sorunludur…

 

  • M.Öztürk’ün bir diğer delili “Haram Aylar.” Kur’an’da çok vurgulu olarak geçmesine rağmen Haram Aylarda savaşmaktan vazgeçmemiştir ne sahabe, ne tabiin, ne onlar, ne bunlar… Niye mensuh gözüyle bakıldığı için… M. Öztürk’ün bunda hakkı var… Ancak bu kabahat Müslümanların kabahatidir… Eğer bu ayete uysalardı  savaşların pek çoğu yapılmazdı…

 

  • Bir diğer delil olarak da Kur’an’daki cennet tasvirinin o günkü Arab’ın tahayyülüne uygun olduğunu, gerçekte cennetin bundan ibaret olamayacağını söylüyor. Kanaatimce bu nokta da da çuvallamaktadır sayın hoca… Zira Kur’an’daki cennet tasviri hiçte yerel, bölgesel veya tarihsel değil, bilakis evrensel veya tarih üstüdür. Ama bütün tarifin yapıldığı ve cennetin bundan ibaret olduğu elbette söylenmez…

Orhan Cesur