İtikat da ve Amellerde Dürüstlük Birbirine Tâbidir
Bu esas çerçevesinde iki şeyi sorgulamamız gerekir:
-
Tevhid inancı ve Allah’a karşı sorumluluklarımız bağlamında dürüst olup olmadığımızı insan ilişkileri planındaki tavır ve tutumlarımızdan çıkarabiliryorsak, bu durumda Müslüman toplumların durumları pek içaçıcı gözükmemektedir…
-
İnsan ilişkileri bağlamında dürüst gözüken insanların (mesela Avrupa toplumlarından nakledilen ahlakın) Tevhid ve Allah’a karşı sorumlulukları planında durumlarındaki paradoks neyle açıklanabilir?
Bu konu başlı başına ele aınmayı haketmektedir. Ancak şimdilik şu kadrıyla yetinelim:
-
Müslüman toplumların toplumsal ilişkiler planında iyi bir resim ortaya koymadıkları açıktır. Bu alandaki bozulmanın inanç temelindeki bozulmadan kaynaklandığında şüphe yoktur. Zira onlardaki ahlakın kaynağı inançları (Tevid) idi. İnançları bozulunca ahlakları da otomatik olarak bozuldu (Zira bu bir başka Kur’an’i ilkenin gereğidir “Rad13/11″). Ancak bu bozukluğu tamamen bu ilişkiyle açıklamak haksızlık olur. Bence bir diğer önemli neden de bu toplumların üzerinden emperyalist sömürge silindirinin geçmiş olması ve etkilerinin hala devam ediyor olmasıdır. O etki, bu toplumlarda çok ciddi kafa karışıklığna ve paradokslara neden olmuştur….
-
Avrupa toplumlarının ahlakı ise, çoktandır dini temelden kopmuştu zaten. Onların ahlakı (kanaatimce), biraz fıtri ahlak + toplumsal düzen fikrine dayanan mekanik bir ahlak idi. Yani iyi davranırsa kişisel olarak da yararını göreceğine inandırılmış “iyi vatandaş” ahlakı. “İyi insan değil…”Ama onun da bozulduğunun ciddi işaretlerini görüyoruz zaten. Yani onların ahlakı zaten inanç temelli değildi…. Onlardaki ahlakın doğru yapılanmış bir vicdandan kaynaklanmadığını şuradan çıkarabiliriz: Sahip oldukları imkânın temelinin insafsızca sömürülmüş Afrika ve doğu toplumlarından devşirildiğini idrak etseler de pek rahatsız olmamaktadırlar…
Yönetim Esasları (Bir Toplulğu Ayakta Tutan Esaslar )
1-Müşavere
3/159. Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer katı ve kötü kalbli davransaydın şüphesiz çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyse onları bağışla ve yarlığanmalarını dile. İşler hakkında onlarla müşavere et. Bir kere de azmettin mi artık Allah’a tevekkül et. Çünkü Allah tevekkül edenleri sever.
42/38. Rablerinin çağrısını kabul edenler, namaz kılanlar, işlerini aralarında müşavere ile yapanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da infâk edenler için;
2- Emaneti Ehline Vermek
4/58. Şüphesiz ki Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah, bununla size ne güzel ögüt veriyor! Şüphesiz ki-Allah Semî, Basîr olandır.
3-Adaleti Sağlamak
38/26. Ey Dâvûd, seni gerçekten yeryüzüne halife kıldık. O halde insanlar arasında hak ile hükmet, hevâya uyma! Seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz ki Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unuttuklarından dolayı onlar için şiddetli bir azab vardır.
60/8. Sizinle din uğrunda savaşmamış, sizi yurdunuzdan çıkarmamışlara iyilik yapmanızı ve onlara karşı âdil davranmanızı Allah size yasaklamaz. Doğrusu Allah, âdil olanları sever.
16/126. Ceza verecek olursanız, size verilen cezanın misli ile ceza verin. Sabrederseniz elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır.
4-İiyiliği Ayakta Tutmak ve Kötülüğü Engellemek
3/104. İçinizden hayra çağıran, ma’rûfu emredip münkerden alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
3/110. Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Ma’rûfu emreder, münkerden alıkorsunuz ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i Kitab da inanmış olsaydı kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler olmakla birlikte çoğu fâsıklardır.
Devamlılık Asıldır
İyilikte devamllık (sebat) asıldır. Allah nadiren yaptığımız iyi fiillere değil; bizde kimlik haline dönüşmüş fiillere kıymet verir… Kırk yılda bir aklına gelmişte iyilik yapmış… Aslı bırakıp teferruatla uğraşmak abesle iştigaldir, ciddiyetsizliktir… Beş-vakit namazın yanına yaklaşma, bayram namazlarını kaçırmamaya çalış… Veya “Kadir Gecesi”nde tespih namazı kıl… Ramazan’ın bir ilk cuması ve bir de son cuması camide yer bulmak zorlaşır… Niçin böyledir? Çünkü insanımız, bu dünyada fazla sıkıntıya katlanmadan öbür dünyasını da garantilemeyi umuyor. Piyango bileti alır gibi “ya çıkarsa” umudu taşımak istiyor. Kâmil insan olma sürecinin uzun ve meşekkatli bir süreç olduğunu unutuyor. İyiliği niyet bazında taşımanın ve tutmanın yetmeyeceğini, iyiliğin yapıldıkça kendisini inşaa edeceğini, geliştireceğini, kuracağını bilmezden geliyor. Ve tabi ki, iyilikten uzak kalındıkça veya kötülüğe devam edildikçe fıtratındaki iyi insanın giderek bozulacağını, kalp kararmasının artacağını ve nihayetinde (Allah korusun) mühürlemenin geleceğini bilmezden geliyor. “Benim kalbim temiz” diye düşünen ve bir kediye/köpeğe su verdiği için (veya benzeri bir basit verme eyleminden dolayı) kurtulmayı uman nice insan var ki, Allah’a ve insanlara yeterince sorumluluk bilinci taşımadıklarını, “kötülüğe engel olma ve iyiliği ayakta tutma” anlamında da fazla bir şey yapmadıklarını görmezden geliyorlar… Allah’ın cenneti dar değil, isteriz ki bütün insanlar iyi olsunlar ve cennetlik olsunlar…Fakaaat!…
Tasavvurumuzda anlam kaybına uğrayan kelimelerden birisi de “sabır”dır. Anlamı daralarak sadece başa gelen olumsuzluklara katlanma gibi, pasifleştirici bir etkiye bürünmüştür. İyilikte direnme, iyilik yaparken karşılaşılan zorluklara dayanma anlamını yitirmiştir. Allah’ın muhtelif ayetlerde salih ameli, salatı (namazı) sabır ve sebat kelimeleriyle birlikte anması boşuna mıdır?
103/1. Andolsun asra ki, 2. Hiç şüphesiz insan ziyandadır. 3. Ancak iman edip salih amel işleyen kimseler, bir de birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler başka.
20/132. Ehline namaz kılmalarını emret. Kendin de ona sebat göster. Biz senden rızık istemiyoruz. Sana Biz rızık veririz. Akıbet takvaya erenlerindir.
14/5. And olsun, biz Musa’yı: “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara ilâhi tarihi hatırlat” diye işâretlerimizle gönderdik. Bunda her sabreden ve şükreden için alâmetler vardır.
2/45. Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım isteyin. Gerçi bu ağır gelir ama huşû’ duyanlara değil.
2/153. Ey iman edenler! Sabır ve namazla (Allah’dan) yardım isteyin. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.
3/200. Siz ey imana ermiş olanlar! Zorluklara sabırla katlanın ve birbirinizle sabırda yarışın, (yapılması gerekeni yapmaya) her zaman hazır olun ve Allah’a karşı sorumlluk bilinci duyun ki mutluluğa erebilesiniz. (M. Esed meali)
İnsan ilişkilerindeki Çürüme ve Adaletsizlikler Toplumun Yok olma nedenidir.